Geçtiğimiz günlerde ilk kişisel
sergisini Çanakkale’de açan Kök Sanatçısı Salih Demirci’nin hikayesi oldukça
ilginç. 2006 yılında ailesi ile birlikte taşındığı Lapseki’deki bir doğa
yürüyüşü sırasında fark ettiği kök şekilleri ile ilgilenmeye başlayan
Demirci, bir zaman sonra bunun 3 bin yıllık bir sanat olduğunu fark etti.
Kendisini bir anda dünyanın en eski
sanatlarından birinin içinde bulan ve bunu oldukça da profesyonel yapmaya
başlayan Demirci, kök sanatı ile buluşmasını ve sanata dair düşüncelerini
Çanakkale OLAY Gazetesi ile paylaştı. Ağaçlara ve köklere karşı ilgisi
giderek artan Demirci, köklere anlamlar yüklenmesine karşı. Köklerin herkes
için farklı anlamlar uyandırdığını ifade eden Demirci, “Doğanın yarattığı bir
şekillenme ile bizlerin karşısına çıkmıştır. Bunların farkına varabilmek
önemlidir. Bunlar zaten doğada varlar. Asıl büyük sanatçı doğadır. Ben burada
aracıyım” dedi.
Birçok eski sanatçı ve doğa bilimcinin
tezlerini kabul edercesine doğayı “En büyük sanatçı” olarak nitelendiren Kök
sanatçısı Salih Demirci, “Ben daha önceden Kök Sanatı’nı bilmiyordum.
Sonradan araştırdım. Araştırdığımda çok eski bir sanat olduğunu öğrendim.
Çin’de yaklaşık 3 bin yıldır uygulanan bir sanat” diyerek içinde bulunduğu
durumu da gözler önüne seriyor.
“Ben, biz burada konuşurken bunların
hepsini kaydettiklerini düşünüyorum. Şu an köklerin sırrı dememin nedeni de
budur” diyerek köklere çeşitli anlamlar yüklemekten ziyade onların yüklendiği
anlamların düşünülmesi, araştırılmasının daha doğru olduğunu ifade eden
Demirci, “Bu sanatın gelişimi ile ilgili çeşitli projelerim var. Tam
netleşmemekle birlikte bir sanat evi gibi bir proje merkezde yada Lapseki
civarında sanat atölyesi olabilir. Tabi sadece bunlarla da kalmayacak.
Sergilere de devam edeceğim” dedi.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1976 yılında İstanbul’da doğdum. İlk,
orta ve lise öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Lise eğitimimin ardından
çeşitli işlerle ilgilendim. Kitap sattım, şiir ve çeşitli denemeler
kapsamında edebiyatla ilgilendim. 2006 yılına kadar birçok işle uğraştım.
Babamın işi nedeni ile 2006 yılında Lapseki’ye taşındık. Burada bahçe işleri
ve fidan dikimi ile uğraştım. Kendi arazimizde fidan dikimi sırasında ve
Lapseki’deki doğa yürüyüşlerim sırasında kökleri fark ettim. Kök sanatı ile
ilgilenmeye çalıştım.
• Kök Sanatçılığı sizde nasıl gelişti?
Kök sanatı bir büyü hali gibi gelişti.
Benim elime geçtiği zaman ben bunlarla iletişime geçmeye çalıştım. Ne
olduklarını anlamaya çalıştım. Alıp elime bıçağı işlemek değil de uzunca bir
zaman bunlarla ilgilenmem gerektiğini anladım. Bunların aslında yaşayan
varlıklar olduğunu anlamaya başladım. Kendi içinde biçimlenmiş ve belli
formları var. Bu durumu yakın arkadaşlarımla paylaştım. Onlarla birlikte
ilgilenmeye başladık. ilginç şeylerle karşılaştık. Bir tanesinin Mısır
mitolojisinde bir tanrı figürü, bir başkasının daphne figürü olduğunu
öğrendik. Daha sonra ben iyiden iyiye ilgilenmeye başladım. Daha sonra
Yunuslar ve Balinalar nasıl belli şeyleri depolarlar, çok geniş bir
hafızaları vardır. Aynı şeyin köklerde olduğunu hissettim. Daha sonra da
işlemeye başladım.
• Kök sanatı nedir?
Kök sanatı ikiye ayrılır. Birinci basit
işleme ikincisi de karışık işleme yöntemi ile. Basit işlemede tamamen doğal
temel üzerine çok az bir müdahale ile kendi formuna getiriyorsunuz. Diğeri
karmaşık işleme o heykeltıraşlığa giriyor. Ben ikisi üzerinde de durdum.
Ancak değerli olanı tabi ki basit işlemedir aslında. Çünkü doğada
kendiliğinden şekil almıştır. Doğanın yarattığı bir şekillenme ile bizlerin
karşısına çıkmıştır. Bunların farkına varabilmek önemlidir. Bunlar zaten
doğada varlar. Asıl büyük sanatçı doğadır. Ben burada aracıyım.
• Siz daha önceden kök sanatını biliyor
muydunuz?
Ben daha önceden Kök Sanatı’nı
bilmiyordum. Sonradan araştırdım. Araştırdığımda çok eski bir sanat olduğunu
öğrendim. Çin’de yaklaşık 3 bin yıldır uygulanan bir sanat. Ülkemizde ise
birkaç kişi ilgileniyor bu sanatla. Bu sanat daha çok hediyelik eşya
kullanımı ve ticaretinde değerlendiriliyor. Ancak bunu benim gibi sanatsal
amaçlarla da yapanlar var.
• Kök sanatına başladıktan sonra neler
yaptınız? Daha önce sergi açtınız mı?
Ben bu işe başladığımda birçok ürün ile
birlikte Bodrum’a gittim. Geçen sene orada yaz boyunca bir stant açtım. Orada
söylediler “Burada da var” diye. Gittim, atölyesini gördüm. Daha sonra da
Sakarya’da yine Kök Sanatı ile ilgilenen birinin olduğunu öğrendim. Daha
sonra İstanbul’da bir karma sergide bulundum. Sanatla ilişkim izleyici
boyutunda olduğundan nasıl ilgileneceğimi bilmiyordum. Orada bir karmaşıklık
söz konusu olduğu için pek yararlı olmadı. Bu sene de Troia Festivali’ne
katıldım. Şimdi de ilk kişisel sergimi burada açtım. Burada 90 küsur parça
ile sergimi açtım. Toplamda da 140’a yakın parça ürünüm var.
• Pek bilinmeyen eski bir sanatın
temsilcisi olarak bundan sonraki hedefleriniz neler?
Bu sanatın gelişimi ile ilgili çeşitli
projelerim var. Tam netleşmemekle birlikte bir sanatevi gibi bir proje
merkezde yada Lapseki civarında sanat atölyesi olabilir. Tabi sadece bunlarla
da kalmayacak. Muğla Kültür Müdürlüğü ile temasım oldu. İstanbul’da çeşitli
sanat galerileri ile temaslarım var. Bunların haricinde de yine sergilerle
paylaşımımızı sürdüreceğiz. Kışın Çanakkale Belediyesi’nin bir karma sergisi
olacak. Ona katılacağım. Bundan sonra sık sık insanların karşısına çıkmaya
çalışacağız.
"Köklerin sırrı” sözü ile ne
demek istediniz?
Ben, biz burada konuşurken bunların
hepsini kaydettiklerini düşünüyorum. Şuan köklerin sırrı dememin nedeni de
budur. Bize kaydettiklerinin belli bir kısmını gösteriyorlar. Buna en güzel
örnek Ceviz ağacıdır. Yılda bir kez fotoğraf çektiği bilinir. Mesela yüz
yaşındaki bir ceviz ağacını dikine kestiğinizde çeşitli şekillerle bu doğa
olayını görürsünüz. Yüz yaşındaki ceviz ağacından yüz tane fotoğraf ile
karşılaşırsınız.
• Bu işe başladıktan sonra ne gibi
ilginçlikler yaşadınız?
Salih Demirci: İlginç olarak birçok konu
var. Mesela bir arkadaşıma hediye verdim. Bir zaman sonra geldi. “ya” dedi.
“Benim psikolojik olduğunu düşündüğüm bir takım sorunlarım var. Huzursuzdum.
Ancak bu ağaç ile birlikte bu tür sıkıntılarım hiç kalmadı” dedi. Ağacın
negatif elektriği aldığını söyledi. Ben de böyle olduğunu düşünüyorum.
Nihayetinde bunlar yaşamış varlıklar. Ben bunların, insanlarla, çeşitli
zamanlarda ve türlerde iletişime geçtiklerine inanıyorum.
• Düzenli bir çalışması var mı? Belli
bir zaman kök aramak için?
Salih Demirci: Ben bu şekilleri
Lapseki’de dağa çıkarak buluyorum. Genellikle kışın uzun yürüyüşler
yapıyorum. Fırtınalı, rüzgarlı havalarda çalışıyorum. Sırt çantam ile
birlikte çıkıyorum artık ne zaman geri döneceğim belli bile olmuyor. Sonu
olmayan bir sanatın içine girdim. Uçsuz bucaksız ürünün içinde umarım
önümüzdeki dönem daha güzel ürünleri insanlar ile paylaşacağım.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder